Marka hukukunda markaların kötü niyetli tescil edildiklerine ilişkin iddialar ciddi boyutlara varmış olmakla birlikte 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ nda kötü niyetli marka başvurusunun veya tescilinin herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Bu iddialar ile ilgili yaptırımlar 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ nun 6. maddesinde marka başvurusuna itiraz şeklinde düzenlendiği gibi 25. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak da düzenlenmiştir. Buna göre, itiraz neticesinde kötü niyetli bir başvuru yapıldığının anlaşılması halinde marka başvurusu reddedilmektedir. Marka başvurusunun tescil edilmesi üzerine, kötü niyet iddiası yetkili ve görevli mahkemelerde ikame edilecek hükümsüzlük davasında ileri sürülebilmektedir. Mahkemece dava konusu marka başvurusunu yapan kişilerce başvuru tarihinde kötü niyetli olarak hareket edildiği kanaati hasıl olursa söz konusu marka hükümsüz kılınmaktadır. Hükümsüz kılınan marka başvuru tarihinden itibaren geçersiz olmaktadır.
Kötü niyetli markanın tanımı bulunmadığından kötü niyet ile kastedilenin ne olduğunun tespiti gerekmektedir. Buna göre, kötü niyetin varlığının tespiti açısından iyi niyet ilkesine başvurulmaktadır ki “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” şeklinde düzenlenen Medeni Kanun’ un 3. maddesi uyarınca kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyetli olmadığı kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile, kötü niyet, kişinin bir hakkın geçerli surette kazanılmasını önleyen hususu bilmesine rağmen söz konusu hakkın kazanılması amacıyla hareket etmesi veya sessiz kalmasıdır.
Bununla birlikte, kötü niyetli marka tescilinin tespitinde göz önünde bulundurulması gereken bir başka yasal düzenleme de Medeni Kanun’ un 2. maddesinde “ Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde düzenlenen dürüstlük kuralıdır. Zira, marka başvurusunda bulunan kişi, başvuruya konu işaret üzerinde hak sahibi olamayacağını veya mezkûr işaret üzerinde 3. kişinin hak sahibi olduğunu bilmesine rağmen hareket etmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla, iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı surette yapılan marka başvurularının kötü niyetli olarak yapıldığının kabulü gerekir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ nun 6. maddesinde, marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının itiraz sebebi olarak düzenlenmesi ile kötü niyetli marka başvurusuna karşı marka tescil edilmeden önlem alınmıştır. Kanun’ un 6. maddesi uyarınca, hak sahipleri marka başvurusunu itiraz olarak ileri sürmektedir. Yapılan itirazın haklı bulunması üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından marka başvurusunun kısmen veya tümüyle reddine karar verilmektedir. Kurum tarafından kötü niyetli marka başvurusu iddiası hak sahibi 3. kişinin talebi üzerine, yapılan itiraz kapsamında değerlendirilmekte olup, diğer bir ifade ile Kurum tarafından kötü niyetli marka başvurusu iddiası re’ sen değerlendirilmemektedir.
Kötü niyetli marka başvurusunun tescil edilmesi halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ nun 25. Maddesi uyarınca yetkili ve görevli mahkeme de ikame edilecek dava ile söz konusu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilmektedir. Bunun yanı sıra, uluslararası alanda markanın kötü niyetli olarak tescil edilmesine ilişkin düzenlemenin yer aldığı 2008/95 sayılı Topluluk Marka Direktifi’ nde 3/2-d maddesi, “Her üye ülke, bir marka başvurusunun, başvuru sahibi tarafından kötü niyetle yapılması halinde tescil edilmeyeceği, tescil edilmişse hükümsüz kılınabileceği koşulunu koyabilir.” şeklinde iken 4/4-g maddesi ise “Başvuru tarihinde, yurtdışında kullanıma konu olan ve kullanımı halen devam eden önceki bir markayla karıştırılabilecek markaların, başvuru tarihinde başvuru sahibinin kötü niyetle hareket etmesi halinde reddedilebileceği” şeklindedir. Bu düzenlemelerin uygulanıp uygulanmaması üye ülkelerin inisiyatifine bırakılmıştır. Yine, İç Pazarda Uyumlaştırma Ofisi (OHIM) tarafından tescil edilen Topluluk Markalarına ilişkin 207/2009 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü’ nün 52/1-b maddesine göre, kötü niyetli olarak tescil edilen markalar hükümsüz kılınacaktır.
Görüldüğü üzere gerek ulusal gerekse uluslararası mahkemelerde bir marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapılıp yapılmadığının tespiti, başvuru sahibinin marka başvurusunun yapıldığı tarihteki niyetine göre değerlendirilmektedir.
Bir marka başvurusunun tescile bağlanması sürecinin takribi iki sene sürdüğü ve bu iki seneye dava sürecinin de eklendiği düşünüldüğünde, üçüncü kişilerin başvuru sahibinin marka başvurusunda bulunduğu tarihte iyi niyetle hareket etmediğini ispat etmelerinin zor olduğu açıktır. Dolayısıyla, kötü niyetli marka başvurularının ret sebebi olarak düzenlenmediği sadece hükümsüzlük sebebi olarak düzenlendiği ülkelerde kötü niyetli marka tescili yapıldığı iddiasının ispatının, marka başvurunun ret sebebi olarak düzenlendiği ülkelere göre çok daha zor olduğunun, hak kayıplarına yol açabilme ihtimalinin yüksek olduğunun kabulü gerekir. Zira, üçüncü kişiler tarafından marka başvurusunda bulunulduğu tarihten yaklaşık 4-5 ay sonrasında yapılan yayına itiraz da delillerin yok olma ihtimali çok daha düşük olduğundan kötü niyet iddiasının ispatı daha kolay olmaktadır. Sonuç olarak; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinde, nispi ret nedenleri arasında kötü niyetli olarak yapılan marka başvurularının yer alması 3. kişilerin haklarının korunması açısından son derece yararlı bir düzenlemedir.
Av. Neslihan Güner
Marka&Patent Vekili